Türkiye'nin En Huysuz Sitesi

Anasayfa | Ziyaretçi Defteri | Haberler Ve Röportajlar | Biyografisi | Foto Albüm 1 | Foto Albüm 2 | Filmografisi | Gelen Kutusu | Videolar

Haberler Ve Röportajlar

2974.jpg

p1130029.jpg

virjin.jpg

'Huysuz'luğun şartı: Viskisiz çıkmam abi!

'Huysuz'luğun şartı: Viskisiz çıkmam abi!
Sahnede Huysuz Virjin olan Seyfi bey, tanıdığım en efendi, doğru düzgün insanlardan biri çıktı. Alışık değilim de, şaşırdım haliyle biraz. FOTOĞRAF: SERKAN TAYCAN
Kanal D'de yayımlanan 'Benimle Dans Eder Misin?' isimli programda sunuculuk yapan Huysuz Virjin, yani Seyfi Dursunoğlu, gerçek yaşamda ise bambaşka biri

12/02/2006 (1597 kişi okudu)

HIZIR TÜZEL (E-mektup | Arşivi)

İSTANBUL - Diğerlerine haksızlıkolmasın ama son yıllarda rastladığım en doğru dürüst insanlatanıştım. Huysuz Virjin'le, yani Seyfi Dursunoğlu ile. Çengelköy'deki muhteşem kalesine gitmeden önce Korhan Atay ve Figen Akşit'in yazdıkları, Seyfi beyi anlatan 'Katina'nın Elinde Makası' isimli şahane biyografisini okudum haliyle. Kitap iki kişiyi anlatıyordu, Huysuz ile Seyfi'nin 35 yıllık hikâyesini. İntiresting tabii, iki huylu, iki kişilikli bir insan. Bir hevesle gittim söyleşiye. Lakin Virjin evde yoktu. O televizyonda izlediğimiz şen şakrak, belden aşağı takılan, şov dünyamızın belki de en renkli kadınını göremedim yani. Ama onun yerine kocası (!) Seyfi beyle tanıştım, çok da memnun oldum. Sıkı bir insanmış kendisi, bizzat şahit oldum. Huysuz Virjin'den daha çok sevdim onu kusura bakmayın. Zaten Virjin olabilmek için iki duble viski içermiş kendisi. İçmeyince Virjin de yoktu ortalarda, onu diyorum.
Seyfi bey, Virjin yokken kendinizi yalnız hisseder misiniz?
Yalnızlık derhal giderilebilir ancak kalabalık bir yerde kendinizi yalnız hissederseniz o kötü bir şey. Kalabalık içinde yalnızlık hissetmek zor. Onun için çok az arkadaşım var ama çok iyi insanlar. Ben böylesini yeğliyorum. Bir doğum günü yapacak olsam en fazla on kişiyi çağırırım. Ama çağırdığım her insanın da çok iyi insan olduğunu bilirim. Onun için ortalıklarda olmak, bir yerlere gitmek, eğlenceler falan filan bunlardan artık zaten yaş olarak geçtim, hayatı kalbi iyi olan, kafası iyi olan, konuşmasından istifade edebileceğim olan insanlarla paylaşıyor ve arkadaşlık ediyorum ve bundan da çok memnunum. Evim dolup dolup boşalacağına, kapım her an çalınacağına... Hayır, ölçülü gelsin, randevulu gelsin geldiği zaman da mutlu olayım o insanı görmekten.
Yalnızlık niye tercihiniz?
Aslında kalabalık bir ailedeyken de yalnızdım. Şöyle; dört katlı bir evimiz vardı, en üst katta benim yatak odam vardı. Tabii aile terbiyesi icabı gelene hoş geldiniz der ellerini sıkarım, sıkmak ve öpmek gerekir. Bir iki dakika otururum ondan sonra çıkarım odama.Yalnızlığı seven bir insanım çünkü benim meşgalelerim var. Yapacak işlerim var. Boş oturamam. Sanatçı olunca bunun bir bedeli var. Her yere gitmek, her tarafta görünmek, bunlar doğru değil bir sanatçı için. Biraz eskiden geldiğim için o âdeti devam ettiriyorum. Artık son örneklerden biriyim herhalde. 74 yaşında hâlâ star olarak çalışan çok az insan var. Onlardan bir tanesi de benim.
Gördüğüm kadarıyla Virjin ve Seyfi çok ayrı karakterler, sizi tanıyıp da, 'Ne biçim adammışsın kardeşim' diyenler oluyor mu?
Evet tabii ama güzel olan bu. Halkın kolay kolay seveceği bir olay değil bu benim yaptığım. Çok Avrupai ama örneği var, bir İngiltere'de, bir de Amerika'da var. Onlar ayrıca doğaçlama yapmıyor sanıyorum. Onlar kurgu. İkisinin arasında büyük bir fark olduğu için bu saygıyı görüyorum insanlardan. O bir şovmuş demek ki orada bitiyor ve senin benim gibi bir insanmış demek ki. Farklı bir tarafı yok. O güzel işte. Beni rahatsız eden hiçbir sualle karşılaşmadım veyahut müstehzi bir bakış dahi görmedim. Yalnız herkesle mesafeli selamlaşırım. Pazara da gittiğim zaman nasılsınız iyi misiniz derim. Hem mütevazı, hem mesafeli... Sorar mı sormaz mı onu bilmiyorum ama onun bir sürü manasız soru sormasını o selamımla, o mimiklerimle önlemiş oluyorum. O da benim korunma sistemim oluyor.
Niye mesafelisiniz insanlara?
Valla herhalde şu atasözünden, 'İnsan çiğ süt emmiş' maalesef, üzülerek söylüyorum bunu. Başkasının muaffakiyeti, becerisi, parasını düşünüyorlar hep. Belki bende de vardır bu. Ben mesela Zeki Müren'le okul arkadaşıydım, o sanatçıydı, böyle bayıla bayıla izlerdim onu. Bu belki de 'Niye ben de onun gibi olmayayım, Allah niye ona böyle bir beceri vermiş de bana vermemiş' gibi olabilir. Ama bunu fiiliyata döküp ona zarar vermek için değil elbette ama aklımdan muhakkak geçmiştir. Çünkü çiğ süt emmeye bağlıyorum bunu. Dünya ölümlü olduğu halde bu kadar yapılmaması gereken işler yapılıyor. İğrenç bulduğumuz, korkunç bulduğumuz olaylarla karşılaşıyoruz, ya dünya ölümsüz olsaydı ne olurdu? Onun için Allah dünyayı çok güzel yaratmış.
İnsan denen yaratığı pek sevmiyorsunuz gibi geldi bana.
Hayır insanları sevmiyorum dersem yanlış söylemiş olurum. Seviyorum ancak işinin ehli olan dürüst olan, yani kötülük bile yapacaksa o kötülüğü dürüstçe söylemesini bilen, yani kötülüğü bile söyleyebilecek kadar dürüst olan insanları seviyorum. Benim kazanma nedenim bu.
Politikayla ilgilenir misiniz, sağcı mısınız, solcu musunuz?
Ne olduğumu herhalde iyi kötü tahmin edersiniz. Politikacının, normal halkın değil, tüccarın değil, mimarın değil, mühendisin değil ama siyasetle uğraşan insanın çok zeki olması lazım. İlk başta zekânın normalin üstünde olması lazım. Ben böyle olan siyasetçileri beğeniyorum memlekete faydalı olacağı kanısındayım... Atarak, vaatlerde bulunarak bir şeyler kazanıp sonra o vaatlerini unutan insanlardan nefret ediyorum. Siyasette zekâ çok çok önemlidir.

  • Evde çalışan «Madam Teyze»yi anlatıyor. Yaşlı ve çirkin. Seyfi 24-25 yaşlarında. Sarhoş geldiği bir akşam. Bu bir ilkti, diyor.
  • Köprüden Boğaz vapuruna binecek. Merdiveni inerken iskelede iki koyun ile bir inek görünce irkiliyor. «Hayvanları da vapura mı bindirecekler?» Gözleriyle hayvanların ipini takip ediyor, ipin ucundaki babasıdır.
  • «Zeki Müren beni kadrosuna alır mı, diyor. Huysuz olduğumda bile almadı. Çünkü hemen hemen aynı makyajı yapıyoruz». Ve Zeki'nin menajeri vasıtasıyla ondan, Ankara'yı hemen terk etmesini isteyişini anlatıyor.
  • Annesi ile babası Huysuz Virjin olarak hiç görememişler, bilmemişler onu.
  • Hamiyet Yüceses, Perihan Altındağ, Safiye Ayla ve Müzeyyen Senar. «Birbirlerini hiç methetmezlerdi».
  • Sezen Aksu'nun onun için yazdığı kantonun başına gelenler. Nükhet Duru zekidir, Sibel Can o kadar değil. Ali Poyrazoğlu, patronların en iyisi. Kontrat yaparken «Beni Dalaman Havaalanı'ndan limuzin alacak, otelde kral dairesi açılacak» diye yazdıran Bülent Ersoy.
  • Reddettiği roller: Tatlı Hayat'ta Neco'nun oynadığı komşu. Dadı'da Haldun Dormen'in oynadığı uşak. Komser Şekspir'de Kadir İnanır'ın oynadığı komiser.
  • Şovlara bakışı: Hülya Avşar, Gülben Ergen yeterince hazırlanmayanlar. Cem Yılmaz'ınki şov değil stand-up, doğaçlaması yok. Okan Bayülgen seyirciyle diyalog kurabilen, doğaçlamaya en yakın şovmen. Beyaz'a gelince; bir şovmenin şekilden şekile girmesi, komedinin en kolay şeklidir. M. Ali Erbil, «Erkek kılığında beni oynuyor. Esprisi yok. Benim taklidim, ama benden çok parası var».
    *
  • «Özel yaşamımı sanatım için feda ettim. Özel yaşamıma fazla girmesek daha iyi diye düşünüyorum».
  • «Türkiye eşcinselleri seviyor; gidip seyretmeyi dalga geçmeyi seviyor. Bunu seviyor, fakat çoluğuna çocuğuna seyrettirmez. Televizyonda olmaz».
  • «Kulüp 12'de bir gece, programım bittikten sonra kulise giderken Zeki Müren kolumdan yakaladı. dedi. Hakikaten doğruymuş söylediği».
    Arada bıçkın hikâyeler, cüretli şakalar var anlattığı. Onları da siz okuyun, hepsini benden beklemeyin.